22 Eylül 2007 Cumartesi

utrecht'e bir bakindik..

..........

bu fotograf ekleme isini niye daha once dusunemedim, eski fotograflari da koyacagim... bir ara...

-----
amstelveen'dan amsterdam zuid'e tramvayla ve oradan da trene binip utrecht'e gittik bugun. bu yol tam 1 saat suruyor, aslinda amsterdamla utrecht arasi yarim saat kadar fakat arada arac degistirince bekleme sureleriyle birlikte zaman da uzuyor.




utrecht-amsterdam zuid arasi 2.sinif gidis gelis adam basi 10.60 euro.. sadece giderken bilet kontrolumuz yapildi, donuste yapilmadi. tramvay ve metrolarda da nadiren denk geliyorum bilet kontrolune.. biletleri satan biri de yok, makineden aliyorsun, aldigin bileti yine makineye okutuyorsun, ilk gunler icin biraz zorluk cektik, ama artik ogrendik,..

istasyondan cikar cikmaz sehir merkezi,
biraz dolastik, soldaki sanirim buyuk ve
guzel kiliseleri, tepesinde
canlar vardi,

sag, ustteki bir kanal manzarasi, kenarinda siralanan guzel evleriyle... karsisinda da cafeler vardi,..


meydanda kocaman bir heykel gorduk, resmini cektik, ne oldugunu bilmiyorum..











agacli resmi cekmek icin sehir disina cikip, baska bir yerlere gitmedik, hala sehir merkezinde dolasiyoruz.. hatta keske sesli olsaydi bu bloglar, o sirada bir binanin onunde obua (ne caldiklarini bile bilmiyorum, o kadar cahilim) vs. calan klasik muzik sanatcilari aksamki konserlerinin reklamini yapiyorlardi.
















acikinca nehir kenarindaki bir amerikan lokantasina oturup teksas ve new york usulu et yedik, bildigimiz izgara ve kizarmis patates, ayrica isimleri farkli olmasina ragmen ikisi de birbirinin ayniydi.. tipki iki sekerli, uc sekersiz, bir orta kahvenin hepsinin de ayni olmasi gibi.. ne niyetle icersen o.. sol ustteki tekneyle nehir gezintisi yaptiriyorlar. ayrica kucuk, buyuk gruplar halinde tekne kiralayip gezenleri de gorduk, bir cift battaniyelerin ustunde pembe sarap icerek motorlu bir sandalla onumuzden gecti. 20 kisilik bir grup icki ve cerez esliginde gezerken 7 kisilik bir arkadas grubu da yemeklerini tekne gezintisinde almayi tercih etmisti..

karsi kiyida da tayland, hint ve italyan lokantalari vardi. tekin beni et sevdamdan vazgecirebilirse insallah arjantin ve amerikan lokantalarindan baska lokantalar da deneyecegiz.

aksam 19:30'da donmeye karar verdik, utrecht'i cok begenmedim, elbette guzel ve hareketli ve insanlar var. ama amsterdam'i gordukten sonra tipki oranin bir sokagiymis gibi geldi.. universite var sanirim utrechtte, o yuzden bayagi genc vardi ve cok fazla turkce konusma calindi kulagimiza..














yandaki utrecht tren gari, aynen havaalani gibi koskocaman, ve biiiirrr surrru, cesit cesit dukkan var, acaba caktirmadan alisveris merkezine mi yonlendiriyorlar tren garina gelenleri diye bile dusundum. cok guzel heykeller vardi garda, belki cesur oldugum bir gun fotografini cekip koyarim.

utrechtte de ev arasak mi acaba diye dusunuyorduk ama tekin icin bir saat gidis bir saat donuse malolacak, simdilik bulundugumuz cevrede aramaya devam edecegiz.

21 Eylül 2007 Cuma

dun ve bugun..

-----------
selam,

kusura bakma daha erken yazamadim.. Sabah daha kahvalti sofrasindayken basildim, soylemisimdir, cumalari temizlik gunu, kaciyorum odadan.. ama bu sabah ben bulasiklari yikarken clening lady de banyoyu temizliyordu,, neyse supurgeye baslamadan musaade istedim, giyineyim cikacagim dedim, cok sevimli, genc bir zenci.. bazi zancileri cok sevimli buluyorum, bazilarindan da korkuyorum, acaba hangi faktore gore? neyse, evden ciktim, amstelveen'in merkezine indim, 10 dk yuruyus mesafesi, guzel evlerin onunden gecerken pencerelerinden iceri bakan kimsesizler gibi benim de boyle bir evim olacak mi diye hayaller kuruyorum. bazi evler yok yok cogu ev cok guzel.. bitanesinin penceresinde evin kedisi uyuyordu, minderine kivrilmis.. bi tanesinde de kopek vardi kediden biraz buyukce.. her yerde kopek goruyorum zaten bu yesillik icinde, bu yagmur altinda, dere, gok, ordek, yosun, salkim sogut..
en yesil kentler-ulkeler siralamasinda hollanda'ya baktim, yoktu, sok oldum.. Norvec, Isvec, Izlanda ilk siradalarmis.. Herhalde oralara gitsem yesil koru olurum, yesilden gozumu alamam, korlesirim yani, Turkiye galiba 70. siradaydi.. :( halbuki ne kadar yesil olabilirdi vadim??
bankaya gittim, gecen hafta ATM kartimiz gelmisti, onu aktive etmek icin oraya tesrif etmek lazimmis, Tekin benim buraya cabucak entegre olabilmem icin kendi basima gonderiyor beni oyle yerlere.. Kendisi bikac gun once aktive etti kartini ve zaten bana da hic anlatmadi nasildi banka, nasil aktive etti? kendim yasayip, deneyip, gorecegim.. bankanin yerini bile soylemedi, meydana gidince dolana dolana buldum, iceri girip Qmatige yoneldigim sirada -Turkiye'de yasasa manken olacak- bir adam azi dislerini de gosterebilme gayretiyle bana gulumsedi ve hollandaca konusmaya basladi. ben de uzun bir eeeeexcuuuuuuse me??? cektim adama.. sonra sanirim bana ne islem yapacagimi sordu, bilmiyorum. evde ezberledigim cumlelerle,"I want to activate my debit card and I want to put some money in the account." dedim, :) ondan sonra bana yine biseyler soyledi, benim icin bi numara aldi, ismimi sordu, beni bekleme salonuna buyur etti, bekleme salonu, bankanin tam ortasi, cocuklar icin oyuncaklar, buyukler icin raflarda kitaplar var ama ne kitaplar, hani su somiz ciltli kuse kagitli, 50X60 cm ebadindaki servet degerinde olan kitaplardan sozediyorum.. Hollanda'nin laleleri, Islami Mimari Sanati, vs.. hepsine bakamadim tabi cunku bir gozum elimdeki numaradaydi, zaten oturmamla birlikte benim siram geldi. Gisedeki adam da cok sirin bir gay'di. Vergi dairesinde de sirin olmayan bir gay gormustum. Hollanda'da herkesin hep birlikte yasamasina bayiliyorum ben.. Bizdeki gaylerin devlet dairesinde ve bankada calistigini dusunemiyorum. Sokaklarda engelliler, zenciler, turbanlilar, gayler, fahiseler, kesler, muptelalar, anneler, isadamlari, ingilizler, turistler, patronlar, isciler, japonlar, taylandlilar, ogrenciler, cocuklar.. herkese yer var burada... annebeth'le ehliyet hakkinda konusurken engelli ehliyeti icin ayrica bir sinif olmadigini soyledi, araba kullanabiliyorsa zaten herkesin aldigi ehliyeti alir dedi, kendimi ayrimci, fasist bir ulkeden geliyormusum ve ayrimci ayrimci sorular soruyormusum gibi hissettim. Zaten burada boyle bir kompleks gelistiriyorum, ayrimci olarak damgalanacagim diye korkuyorum. Zencilerin cok olmadigi bir mahallede oturmak istiyorum dedim, tekin'e.. hadi bunu annebeth'e soyle bakalim dedi, zaten bir kez damgalandim gozunde, bu kiz turk mu diye sordugum icin bankaya gittigimizde..
neyse iste gay'le cok guzel anlastik, hesabima para yatirdik. sonra ayni soruyu bir daha ona sordum kartimi aktiva etmekle ilgili, oturacakmisim ve adimin okunmasini bekleyecekmisim. Bes dakika icinde adim okundu ve turkiye'de gormedigim degisik islemlerle kartimi aktive ettiler..
Bankadan cikinca pazarda dolastim, cumalari meydanda acik pazar var. Hemen her sey satiliyor. balikcilar, meyveciler, sebzeciler, otcular, ekmekciler, tavukcular, etciler, cicekciler, kuruyemisciler, mezeciler, ler leer lerlll,,..
ben artik burada abidik gubidik meyve sebzeler gordugumde degil, turkiye'den birseyler gordugumde sasiriyorum. yani uzum, kavun, armut, portakal filan degil de daha boyle bize ozgu bisey nar ve incir gordum bugun mesela.. digerleri kilolarla satilirken bunlar kucuk bir kutu icinden taneyle satiliyordu, egzotik meyveler vatanindan gelmis gibi hissettim bu defa da kendimi.. :)
1 kilo midye aldim, aksama pisirecegim beyaz sarapla.. burada bir expat dergisinden aldim tarifini.. expat, yurtdisinda yasayan kisi demekmis, biz expat oluyoruz, yani aslinda bizim gocmen dedigimiz sey belki de.. ama burada gocmen demek oranin vatandasligina gecmek demek,, eee gurbette dedigimiz sey o halde expat, sadece yurtdisinda yasiyor, calisiyor, okuyor, ne haltsa aman.. :)
carsamba gunu sana, havaya aldanirsam muzeye gidecegim demistim, gitmedim, butun gun evde oturdum, utu yaptim, internette vakit oldurdum... persembe gunu yani dun, annebeth'le benim sofi numarami almaya gittik. Hani daha once bahsetmistim iki tane pasaportum oldugu icin problem yasadim, oturma iznimi eski pasaportuma yapistirdilar, sosyal guvenlik numarami da iki ayri pasaport yuzunden vermediler diye.,. annebeth IND ofisinden randevu almis, Tekin'e de mail atmis, senin gelmene gerek yok, ben esini saat 10:45'te otelden alirim demis. BOOOYLECEEEE annebeth'le tek basima iki saat gecirme serefine nail oldum, biraz tirstim tabi ne konusacagim hep kadinla diye, cunku daha once sadece tekin konusmustu ve ben tekinle bile dogrudurust konusmamistim, kadinin yaninda turkce konusmak ayip kacar diye minimum iletisime girmistim, zaten arabada da hep uyumustum. annebeth beni tipik turk kadini olarak gormustur muhtemelen.. Dun de lobide onu beklerken uzaktan tanidim ve hemen ayaga firladim, karsilikli halllooooouuuvv.. dedik, o benden once davranip bir de how are youuuuvvvv?? dedi, kahretsin ben de dusunmustum, ilk ben diyecektim..
arabasina bindik, otoparktan ciktik, bu arada o otoparkla ilgili bir seyler soyluyor, ben de heyecan icinde hi hi hi manasinda basimi salliyordum.. sonra ilk damdan duser soru geldi, house hunting icin randevu almis miydik? ha, ne, kim?? dedim tabi ben icimden disimdan da sadece NOooo.. dedim uzun baslayip giderek alcalan bir sesle,, o halde ben alayim mi diye sordu, sanirim, ben de YEeeess dedim, yine icimden baris sadece iki kelimeyle konusmaya katiliyorsun diye de kendimi tebrik ettim. sonra kadin telefonunu acti, bir yeri aradi, bir cumle soyledi ve telefonu bana verdi.. _____________________???????????????????????________________________
ne ? ne yapmami bekliyor bu kadin? dedim icimden, dakika bir, gol bir.. ben daha kadinla konusamiyorum, o elime telefon tutusturuyor. Iyi ki, hallo var, once bir hallo dedim. :) karsimdaki ses adimi sordu, sanirim, oyle tahmin ediyorum, My name is Baris Xxxx Tttttt dedim, orta 1 ingilizce hocama sukranlarimi sunarak... ve kadin bana aradigimiz evin ne ozellikleri olmasini istedigimi sordu, ben de birden makineli gibi "we want to rent a flat in Amsterdam area and our budget is maximum 1200 euro" dedim, sanirim evde tekinle ingilizce konusmanin faydalarini goruyorum.
mobilyali mi siteriz diye sordu, unfurnished dedim. ne zamana randevu ayarlayayim dedi, bunu anlamam biraz uzun surdu, tekrar ettirdim, eeeee friday dedim, bu arada gozumde canlaniyor, bu kadinla ben yalniz basimiza koca amsterdam area'da kiralik evleri dolaniyoruz.. yarin bana uygun degil, gelecek hafta carsamba yapalim mi dedi, ben de tabbeee dedim, sanki bir yere randevum var, bisey yaptigim yok zaten, hep evdeyim, sonra kadin o halde sizi KCI'dan alirim dedi, tabi tekinin calistigi sirketi de sormustu arada, onu unuttum.. sonra bbbaaaaaaayyy'lasarak telefonu kapattik.. icim rahatladi, cunku tekin de bizimle gelecek, haftasonlari emlak ofisleri acik olmadigi icin hafta ici gezmek zorundayiz butun bir ogleden sonra bir suru kiralik ev gezecegiz, tam makineli gibi konusmaya baslamistim annebeth'le.. (herhalde telefon gorusmesinden sonra astim kendimi, cunku tekin de bana her zaman en cok telefon gorusmelerinde zorlandigini soyler, karsindakinin mimiklerini gormuyor, dudaklarini okuyamiyorsun, telefonda anlamama olasiligin cok daha yusek.) annebeth'e yaklasik olarak suna benzer seyler soyluyordum. It's hard for me, because I haven't ever spoken in English all my life. I know English a little but I find to speak it difficult. Ve annebeth bana "ee, demek persembe gidiyorsunuz?" demez mi? yaaa nasil olur kendimle gurur duyuyordum, ucuncu tekrar ettirisimde anlamistim wednesday demisti bana kadin.. :((( annebeth'le wednesday'di thursday'di tartisirken, no problem we call her again dedi.. aradi ve kendimi su katilmamis salak gibi hissettim, neyse ki ben hakliymisim. It's wednesday'mis..
Sonra yol boyunca rahat rahat konustum artik,, tabi duralayarak, kelimeleri hatirlamaya calisarak ama en azindan annebeth'in beni anladigini gorunce daha da heveslenerek geyik konulara bile girdim. tv'deki neredeyse butun kanallarin ingilizce yayin yaptigi ve altyaziyla dutch verdigini bu yuzden mi acaba hollanda'daki herkesin ingilizce konusabildigini, elbette egitim sisteminin de dile onem veriyor olmasinin gerektigini bes dakika dusunup, 1 dakika konusarak soyledim. o da hayir egitim sistemi simple veriyor, ingilizceyi akici bir sekilde konusmak isteyen herkes mutlaka ingilizce konusulan ulkelerden birine gidip bir sure orada yasamali dedi, kendisi de bes ay ingiltere'de garsonluk yapmis, sosis isteyen adama sos goturdugunu anlatti.. tekinín de buna benzer hikayeleri vardi ingilizlerle.. bir hollandali'yla anlasmak bi ingiliz'le anlasmaktan eminim ki daha kolay..
annebeth'e en kisa surede ne zaman bir hastaneye gidebilecegimi de sordum, once surekli bir adresimin olmasi gerekiyormus, yani bir ev tutmaliyiz, sonra anladigim kadariyla oturdugum yerin belediyesi bana yakin bir doktoru aile hekimiz olarak belirliyor, once onu gormeye gidiyorum, kimse kafasina gore hastaneye gidemiyor, aile hekimin eger gerekli gorurse seni hastaneye sevk ediyor. ben de bunun uzerine acil bir durum olmadigin ancak kansizlik gibi bir hastaligimin oldugunu, her uc haftada bir kan almam gerektigini, 1 ay da bekleyebilecegimi ancak hastaneye gitmemin ne kadar zaman alacagini bilmek istedigimi soyledim, o dakkadan itibaren sanirim biraz daha ciddilesti annebeth ve hastaligimla ilgili sorular sordu, eger acil bir durum olursa amstelveen'da bir doktor ayarlamaya calisacagini soyledi. Simdilik acil bir durum olmadigi konusunda ikna ettim kendisini, en azindan oyle oldugunu saniyorum. Turkiye'deyken hollandada talasemiyi arastirmistirdim, amsterdam'da bir dernek var talasemi hastalari icin, ondan bahsettim, sitenin adresini istedi, bakalim ne yapacak?? ama herhalde dedigim gibi ev tutmadan hastane aramak zor gorunuyor.
onun disinda iste IND ofise gittik, yeni pasaportuma yeni oturma izni yapistirdilar, vergi dairesine gittik, sosyal guvenlik numarami aldik.. simdilik her sey yolunda,, umarim haftaya da bir ev buluruz.. senin mailin icin soyleyeceklerim vardii ama iki gundur ne yaptigimi o kadar uzuuunn anlattim ki, cok yoruldum.. daha sonra devam ederim.. gozum yerse tabi.. :)
-------------

20 Eylül 2007 Perşembe

butce yapmanin dayanilmaz cazibesi...

----

butce yapmanin hayati guzellestiren 12 etkisi...

1. Hayallerine ulasmana yardim eder ve yan yollara sapip kaybolmani onler.
2. Paranin seni kontrol etmesi yerine sen parayi kontrol edersin.
3. Ayagini yorganina gore uzatip uzatmadigini anlarsin.
4. Hedefledigin birikimlere ulasirsin.
5. Gercekci bir butcede yedek para olur. (Boylece ay sonunda satin aldigini bile hatirlamayacagin ivir zivir yerine gercekten bir senin icin bir anlami olan seyi alabilirsin.)
6. Bir butce tum ailenin ortak hedeflere odaklanmasini saglar.
7. Butce acil durumlar icin hazirlikli olmani saglar.
8. Butce evliligini guzellestirir-duzeltir-iyilestirir.
9. Butce, cok fazla para harcadigin yerleri gosterir.
10. Butce, seni borctan uzak tutar ya da borctan cikmana yardim eder.
11. Butce extra para saglar.
12.Butce, geceleri daha iyi uyumani saglar.

19 Eylül 2007 Çarşamba

Make It Simple

yazmak istedigim o kadar cok konu var ki bugun, kendimi alamiyorum.. tabii hep gezindigim internet siteleri yuzunden geldi basima bu..

M.I.S.

basit yasa;

1. az ye,
2. az harca,
3. cok uyu,
4. cok yuru,


devam edecek...

harcaMA

---

uc adimda etkili bir butce olusturmak;

1. tum kredi kartlarini iptal ettir.
2. gelirinin %20'sini bankaya yatir.
3. her ne sartta olursa olsun %80 ile gecin.

bu kadar basitmis.

kredi karti kullanmak demek sahip olmadigimiz bir parayi kullanmak demek, gelgelelim, kredi kartlarinin da cazip taraflari olabiliyor. tamamen kredi kartlarindan vazgecemeyebiliriz. bu durumda benim onerim, kredi kartinla yaptigin harcama tutarini cuzdaninin bir gozune koy. nakitin bitince anla ki kredi kartini artik kullanmamalisin.

tutumlu olmayi secmek, yeni bir hayat tarzini secmek gibi. borcsuz olmak insani ozgurlestiriyor.

---

Reklam bombardimani altinda ani bir alisveris durtusu duydugunda almayi istedigin seyi bir kenara yaz ve almadan once iki hafta gecmesini bekle. Yeni bir sey almak istediginde onu da listeye ekle, fakat listen uc maddeyi asmasin. Yenisini eklemek icin birini sil. Boylece istedigin ama aslinda ihtiyacin olmayan bir seyi ne kadar kolaylikla unutabildigini goreceksin.

----

veeee genel olarak alisverisle ilgili bir kac kural,,,

---

1. dukkanlarda cok zaman gecirme, sadece ihtiyacin olan bir seyi almaya git, baska seylere bakma.. ne kadar cok kalirsan o kadar cok alirsin.
2. ALISVERIS ARABASI KULLANMA... alacaklarini elinde tasi.
3. sadece ihtiyacin oldugunda satis gorevlisiyle konus, satis gorevlisinin amaci satmaktir, unutma.
4. insanlar ilk kez tattiklari bir seyi alma egiliminde oluyormus. eger ihtiyacin yoksa deneme, tatma, alma.
5. dokunma, eline alma, koklama, okuma, bakma... bir urunu ne kadar inceler ve etkilesime girersen alma olasiligin o kadar yukseliyormus.
6. ihtiyacin olmayan giysiyi deneme, satis gorevlisiyle konusmak bir, giysiyi denemek iki kez artiriyor alma olasiligini.
7. reklamlara kanma... ihtiyacin yoksa alma...
8. ihtiyacin olan seylerin listesini yap ve listeye sadik kal..
9. albenili raflardan uzak dur.
10. bir sey almamanin altin kurali alisverise gitmemektir. basit ama dogru.
11. faturayi kontrol et.

---

nasil para biriktirilir?

---

bilirsin ama uygulayamazsin...

1. alisveris yapmaya ac gitme.
2. evde liste hazirla ve markette listeye sadik kal.
3. ihtiyacin olanla istedigin seyi ayirt etmeyi ogren ve ihtiyacin olani al.
4. almadigin her seyin parasini cuzdaninin ayri bir gozune koy ve ay sonunda ne kadar tasarruf ettigine bak..
5. kredi kartinla alisveris yapiyorsan harcadigin parayi da cuzdaninin ayri bir gozune koy. Cuzdaninda hic para kalmayinca ay sonuna kadar bir daha harcama yapma.
6. disarda yemek icin belli bir butce ayir ve onun disina cikma, ayrica disarda yemek icin sadece haftada bir veya iki haftada bir ya da daha az gun belirle.
7. her ay banka hesabina belirli bir miktar parayi yatirma aliskanligi edin.
8. takip etmek istedigin kulturel etkinliklerin ajandasini cikar, haftada bir etkinligi ya da ayda bir hafta etkinligi tercih et, ucretsiz etkinlikleri kacirma. bunun icin de bir butce olustur ve bunu asma.. cogu etkinlik cok onceden belirlidir. tercih yap..
9. tatiller icin onceden organizasyon yap, yil boyunca butce olustur.
10. bir seyi almadan once uc kere dusun; gercekten gerekli mi?, evde nereye koyacagim?, sagligimi tehlikeye sokacak mi?
11. ve dorduncu kere dusun; almasam olur muyum?
12. az ye, zayifla, egzersiz yap, basit yasa... mutlulugu para harcamada degil, baska seylerde ara, kitap okumak, bisiklete binmek, yuruyuse cikmak gibi...
13. alisveris sirasinda aldiklarinin fiyatini toplayarak git, faturayi kontrol et.
14. cok miktarda almak her zaman ucuza gelmeyebilir, birim fiyatini karsilastir.

son olarak, butun bunlar eger biriktirdigin parayla yapmak istedigin iyi bir seyler varsa bir anlam kazaniyor. yoksa sadece cimri bir insan olursun ve hayatin zevklerinden olursun, kendin olmaktan cikarsin belki de, kimbilir.. savruk olmamak icin pinti olunabilir, bu da bir karakter ne de olsa,, ama ikisi de iyi degil suphesiz..

ev sahibi olmak icin para biriktirilebilinir, cocugun egitimi icin veya bir tekne almak icin, dunyayi gezmek icin, her sey olabilir.. Sadece, yolun sonuna geldigimizde aslinda yapmak istedigimiz seyleri yapamadigimizi, cesitli nedenlerle erteledigimizi (belki parasizlik) gormek istemeyiz. arkamiza baktigimizda pismanlik duymak istemeyiz, her gun bes lira fazla harcamak ayda 150 lira, yilda 1800 lira fazla, gereksiz harcamak demektir. 5 lira cok gorunmuyor ama 1800 lira cok gorunuyor, degil mi?

gecici hevesler icin gelecegini ipotek altina alma, fakat hayattan bikacak kadar da yasamdan uzak kalma..
---

gunaydin anne-baba...

--

kahvaltidan kalktik, tekin ise gitti, uyandigimda hava cok guzeldi, sabahin 7'si olmasina karsin aydinlik, piril pirildi.. kahvaltiya oturdugumuzda kara bulutlar gunesi kapamisti bile.. simdiyse pofuduk beyaz bulutlarin arasindan kimi yerlerde acik mavi gokyuzu goruluyor, ufuktaysa simsiyah bulutlar gozdagi verircesine ilerleyisini surduruyor.. burada meteorolojist olup cikacagim.. zaten holandalilarin denizcilikte ilerlemesinin sebebi bu bence; her turlu hava oyununa hazirlikli olmalari..

bugun hava beni kandiripta gunesli olacagi izlenimini uyandirirsa amsterdam'a gidip hollanda tarihi muzesini gezecegim.. tabii gitmeden once internette biraz hollanda tarihini arastirsam daha iyi olur oraya gittigimde de birseyler anlayabileyim diye.. ama ondan once dun yikadigim camasirlari utuleyecegim ve bulasik yikayacagim..

tekin'le dun gece biraz internette ev arastirdik.. annabeth bizi internetteki dolandiricilara karsi uyarmisti, yani cok guzel bir evin resimlerini koyup, ucuz bir kirayla seni cekiyorlar, sonra verdigin depozitoyu alip kaciyorlarmis, eger biz surekli bu dolandiricilarin sayfalarina bakmadiysak buralarda da makul bir fiyata guzel bir ev bulacagimiza inaniyoruz. yarin annbeth'le cikacagiz, sofi numarami almaya gidecegiz. o konuda da bir yenilik yok.. onun disinda tekin buradaki hattini aldi, tekinin cep telefonu numarasini asagida yazacagim. onemli bir sey olursa bize hemen ulasabilirsiniz.. benim hattimi da yakinda aliriz herhalde, alinca onu da yazarim..

daha daha baska anlatacak bir sey yok.. hepsi bu kadar.. hollanda tarihini ogrenince onu da yazarim..

sevgiler...

--

18 Eylül 2007 Salı

ve bugun yazilmis bir mail..

gunaydin anne-baba,

msn 'de ya da skype'de konusmak her zaman iyi olmuyor.. bunun yerine ben size her gun mail atayim ve yeni bir sey olursa soyleyeyim. zaten sabahtan aksama pek fazla degisen bir sey olmuyor.. yine de saatlerce bilgisayarin basinda oturup goruntu gitti, ses geldi, beni duyuyor musun, skype'den baglanalim, diye bosu bosuna vakit olduruyoruz.. bu da herkes icin cok yorucu oluyor...

en iyisi ben size mail yazayim, yazma pratiginizi gelistirmek icin siz de cevap yazarsiniz.. ara sira da internet uzerinden konusuruz,..

tekin ise gitti, burada sakir sukur yagmur yagiyor, gokyuzu gipgri,,, ben simdi utu yapacagim, bulasik yikayacagim, camasir yikayacagim,.. dun bir parti camasir yikamistim, cok pratik, once camasir makinesine atiyorsun, 45 dk. sonra oradan cikarip kurutma makinesine atiyorsun. o da 45 dk. suruyor. bitince camasirlarini cikarip katliyor dolabina koyuyorsun, as, kurut derdi yok hic.. zaten camasir asacak hic bir yer yok burada, odada da yok yani, kurutma makinesi o yuzden cok iyi olmus, burasi icin gereklilik...

baska simdilik anlatacak bir sey yok, aksam yemegi icin pilav cacik yapacagim, dunden kalan patatesli et var, meyve olarak uzum var, annem soruyordu orada meyve var mi diye, daha once hic gormedigim meyveler bile var annecigim.. yalniz aksamlari yemekten sonra tatli niyetine meyveli yogurt yiyorduk ve ben hatta gun boyu yiyordum,,, ama dun aksam marketteyken meyveli yogurt etiketini okudum -daha once hic aklima gelmemis herhalde- meyveli yogurtlarin icinde %7 ile %9 arasinda degisen oranlarda yogurt var, geri kalani jelatin.. bilmiyorum turkiye'deki yogurtlar da oyle mi?? neyse meyveli yogurt almayi aninda biraktim tabii.. onun yerine direk meyve aliyorum..

tekin'in bana okumam icin biraktigi hollanda'da araba kullanmak, ev kiralamak ve saglik sistemi ile ilgili brosurler var, bir haftadir tekin her gun soruyor, okudum mu diye, insallah bugun onlari okuyacagim.. iste boyle..

baska bir sey olursa yine yazarim,
kendinize iyi bakin, uslu olun, yaramazlik yapmayin ...
sevgiler..

dun yazilmis bir mail

merhaba anne-baba;

bugun pazartesi, bu maili gonderdigim tarihi ve saati gorebilirsiniz, eger o gun gonderilmisse sanirim sadece saat gorunuyor, neyse..

tekin ise gitmisti, bana bir mail atmis..

annabeth persembe gunu icin gocmen burosundan randevu almis, persembe gunu onunla beraber gocmen burosuna gidecegim, sonra sosyal guvenlik numarasi alacagiz, ondan sonra burada tedavi olabilecegim, bu sosyal guvenlik numarasi buradaki adiyla sofi number olmadan hic bir sey yapilamiyor..

herhalde bu hafta ev bakmaya da baslayacagiz,,
simdilik bu kadar, bugun burada gok yirtiliyor, deli gibi yagmur var..

ufaktan camasir da yikamaya baslamam lazim, asagida bir camasirhane var,hem camasir makineleri hem de kurutma makineleri var, belki ogleden sonra bir parti yikarim, bakacagiz artik, camasir, utu, yemek, alisveris, bulasik iste benim ev islerim bunlar burada,, annem soruyordu, orada ne ev isi yapiyorsun diye, .. boyle annecigim gayet ufak, onemsiz seyler... :)

gorusmek uzere bye then..

17 Eylül 2007 Pazartesi

haftasonumuz...

selam X,

nereden baslasam bilmiyorum ki, neyse bir deneyeyim bakayim..
cmt, burada super bir gundu, istanbulda'da oyle oldugunu tahmin ediyorum. guzel, gunesliydi, golgede olmadigin surece kisa kollu durabiliyordun bile,, oglen amsterdama indik, direk bir tramvay var buradan amsterdam'a yaklasik 15 dk filan suruyor, guzel manzaralar izleyerek gidiyorsun.. bu arada bilet kullanmayi ogrendim nihayet.. daha dogrusu manyetik bileti kullaniyorum artik, cunku onu sadece giriste makinede okutuyorsun bir de ciktigin durakta okutuyorsun, boylece benden akilli makine gittigim mesafeye gore kesecegi parayi biliyor. neyse iste guzel, gunesli cmt, oglesinde amsterdamda turistlerin arasina karistik.. bir tane soyle her yere giriste kullanabilecegimiz bir kart almak istiyorduk, muzelere filan.. neyse cok fazla da arastirma yapmadigimizdan tekin, holland pass alalim dedi, gittik 25'er euro bayilarak o kartlardan aldik kendimize, sozumona bir yil gecerli ama marttan marta.. yani bizim kartlarin suresi martta bitiyor, kart dedigime de bakma, bir yigin kupon aslinda.. gercekte sadece bes yere bedava giris hakkin var, her yere degil.. bunlar da kategorilere ayrilmis, kucuk bir de kitapcik veriyorlar yaninda, 100-150 atraktif yerin kategorilerini gosteriyor. A kategoride bir yer begenince A kuponunu verip oraya bedava giriyorsun, ayrica bu be bedava kuponun yani sira 25 tane de indirim kuponu veriyorlar %50, %30, %10 filan indirim alabilecegin yerler de var, bazilari da special offer teklif ediyor, ne bileyim 15 euroluk peynir alan holland pass sahibine bedava gofret filan.. tabi anlamissindir, holland pass'in gectigi tek yer muzeler, monument'lar filan degil, tekne turu, degirmen ya da ciftlik ziyareti, lokanta, mookanta boyle yerlerde de geciyor. bence zekice dusunulmus bir sey, cunku insani gidecegi yoksa bile o indirim kuponlarini harcamak uzere gereksiz bir suru yere goturtebilecek bir sistem..

zeki tekine dedim ki, yaaa ben boyle bir sey istemiyordum, butun bir yil boyunca sinirsiz kullanabilecegim kimlik karti gibi bir sey istiyordum dedim, zeki tekin de bana olur mu hic oyle sey, ben bedava girerim, sonra sana veririm sen bedava girersin, sonra bir baskasina veririrz, o bedava girer, ne anlami kalir dedi,... sonra aynen benim dedigim gibi bir kart bulduk, museumkart, sadece muzelerde gecerli ve butun hollandada gecerli ve ustelik aldigin gunden baslayarak 1 yil boyunca gecerli, bankamatik karti gibi bir sey.. sadece 37 euro, 10 euro civarindaki muze giris ucreti yaninda bu hiiiiiiiiiiiiicccc bir sey, ihmal edilebilir bile, hele bizim gibi burada yasayanlar icin super bir olay yani,,, belki 2-3 muze ancak gezebilecek turistlere hitap etmez ama bana iliklerime kadar hitap ediyor.. burada bir dolu muze var, hollanda tarihi muzesi, tropikal muze, sex muzesi, iskence muzesi, van gogh muzesi, rembrandt evi aklimda kalanlardan bazilari.. inanmazsin canta ve cuzdan muzesi bile var, tam muzeci millet vesselam..

artik tek basima evden cikip trmavaya binip -bilet kullanmayi da ogrendim nasil olsa- 15 dk. sonra amsterdam'a inip sabahtan aksama kadar sokaklarda surtup diledigim muzeye girip cikma hayalleri kurmaya basladim, yani X astim ben bu disari cikma fobimi... ozellikle bu haftasonu amsterdam'a asik oldum, her yer civil civildi, rengarenk insanlar, turistler sokaklari doldurmustu, amsterdam tipki venedik'e benziyor ama suyun uzerinde yukselmiyor tabi binalar, sadece sehri hatta ulkeyi tamamen bir sulak alana ceviren nehirler, goller, dereler, derecikler var her yerde.. ve amsterdam'da bu dereciklerin aktigi kanallar, kanallarin ustunde kopruler, kanallar boyunca siralanan birkac yuz yillik evler, evlerin kocaman pencereleri ve cok guzel cepheleri, ayrica her yerde cicekciler var.. ve cicekler coooooooook ucuz, 10 tane gul 3 euro, yani 5 milyon.. tanrim turkiye'de bir gulun tanesi 5 milyon olabilir mi? gecen hafta 10 tane pembe gul almistim, bu hafta 10 tane gunebakan aldim, aycicegi yani.. hollanda benim icin cicekle ozdeslesti, tek kelime soylemem gerekseydi hollanda hakkinda, cicek derdim, lale mevsimini de sabirsizlikla bekliyorum.

neyse cmt.miz boyle o sokak senin bu sokak benim gezinerek gecti, cok guzel bir acik hava pazari gorduk, saniyoruz cevre koylerden gelenler yetistirdikleri seyleri satiyordu, her urun biyolojikti, yani sanirim eklojik urunu kastediyorlar, maydonozlar, cesit cesit, kurutulmus mantarlar, peynirler, ekmekler, domatesler,, her seyden alip toplayasi geliyor insanin,, soyle bir pazar sabahi bisikletine atlayip once pazara ugruyor, kucuk alisverisini yapiyorsun, bisikletinin onundeki sepete aldiklarini koyuyorsun, sonra bir gazete alip sevdigin :) cafeye gidiyor, kahveni icip gazeteni okuyorsun, tabi eve donmeden mutlaka cicekciler sokagindan seni cagiran bir buketi aliyorsun... cmt. gunu bol bol seni andik, belki kulaklarin cinlamistir, senin icin saatlerce cafe aradik neredeyse, yanlis anlama bir suru cafe var ama benim begendigim kucuk, rustik, manzarasi guzel cafelerin hepsi tiklim tiklimdi, dolasa dolasa nihayet nehir kenarinda bir masaya ilisip senin serefine kahve ictik.

burada her yer bisiklet dolu, bir bisiklet parki var gormelisin, otopark degil yani bisiklet parki, uc katli belki binlerce bisiklet park edilmistir oraya.. bisiklet yollari var, yaya kaldirimlarinin yaninda, eger onlarin yolunda yurursen sana zil calip bagirma haklari var. :) ben de burada amstelveen'da bisiklet kiralayip gezelim, cok istedim pazar gunu.. ama amstelveen'da bisiklet kiralayabilecegimiz bir yer bulamadik, amsterdam'da kiyamet gibi.. ama orada bisiklete binmeye korkuyorum biraz, cunku her yer insan dolu, her yer bisiklet dolu ve tramvaylar geciyor bazi caddelerde, aslinda her sey cok duzenli ve yaslisindan gencine HERKES bisiklete biniyor burada ve bir kez bu duzene alisinca ben de yapabilirim saniyorum ama baslangic icin amstelveen cok daha sakin ve agaclarin altinda kucuk, guzel patikalar da var,.. bebekler de bisikletlerin uzerinde, ,,, ya onde ya arkada bebeklerin bisiklet koltugu var, bazi anneler arkaya bebek atmis, one de 4-5 yaslarinda sari bir cocuk... tam uc kisiler bisiklet ustunde, bazi bisikletlere de el arabasi gibi bir sey takmislar, cocuklari toptan onun icine doldurup tasiyorlar..

simdi televizyonda ramazanla ilgili bir program var, muslumanlar ramazanda ne yapiyor, onlara nasil davranilmasi gerek konulu bir sey oldugunu saniyorum, kucuk skecler ve roportajlar var, fonda da turkce bir sarki var hepsi grubunun soyledigi.. bayiliyorum bunlarin her seyi mukemmel ve kuralina uygun yapmalarina..

cumartesi aksami pestil pestil eve geldik... yine de guzel bir yemek yeyip, sarap ictik.. ama busbutun yorgunluk yapti.. burada saraplar inanilmaz ucuz, sanirim bikmissindir her seye boyle aman ne ucuz dememe, ama oyle hakkaten 3-6 euro arasinda saraplar.. ve tatlari da gayet iyi.. fransiz, ispanyol, itlayan bir suru cesit saraplari var.. sanirim turkiyede alkole cok fazla vergi koyduklarindan o kadar pahali oluyor.. bir de buranin guzel bir birasi var, amstel beer duymussundur belki, cuma gecesi de onu denemistik, onu da begendim, umdugumdan cabuk hollanadalilasiyorum... sen buraya geldiginde sana siselerce amstel birasi icirecegim.. onumuzdeki sene tatile yeni sevgilinle cikmazsan ve olimpos'a gitmezsen bu firsati degerlendir ve hazir biz buradayken amsterdam'i gormeye gel.. ona gore bilet parani filan denklestir bak simdiden.. sevgi her ay bir kenara 100 ytl koyuyormus yaza yanimiza gelmek icin.. :)))

pazar sabahina gecsem mi acaba, yoksa bu mail yeterince uzun oldu mu? oofff, bayagi uzun olmus.. belki pazar gunu daha kisa surer, neyse basliyorum anlatmaya.. pazar sabahi kalktim, bir gun onceki gibi gunesli ama ruzgarliydi.. kahvaltiyi hazirlamaya basladim, biliyorsun domuz eti almamak icin domuzun ne oldugunu ogrenmistim, varkenvlees domuz eti demek, domuz eti olmadigina emin oldugum seyleri alip geliyorum, evde bakiyorum ne olduklarina.. markette elimde sozlukle dolasmak korkunc geliyor.. neyse.. simdiye kadar okuz, boga eti gibi seyler yemistik, bir baktim paketin uzerinde paardenvlees yaziyor, bu ne ola ki dedim, seytan durttu ve boylece sabah kahvaltisinda fume at eti yedigimizi ogrendik.. babama soyledim, o da orta asya'da atalarimiz da yiyordu dedi, sonra dedi ki, turkun biri almanyada domuz eti yememek icin kasapta gozune kestirdigi yagsiz kirmizi bir but aliyormus, (domuz eti biraz beyazimsi, yani alismis bir goz hemen ayirt edebilir.) 15 yil sonra almanca ogrendiginde aldigi etin at eti oldugunu fark etmis ama yine de ayni eti almaya devam etmis.. (bu arada adamin almancayi 15 yilda ogrenmesi ayrica bir ilgiyi hak ediyor.) neyse babamlarla artik klasiklesen msn sohbetimizden sonra disari ciktik, amsterdam'a gittik ve holland pass'imizdan (yukarda bahsetmistim uzun uzun, unutmadin insallah.. :)) c kategorisi bir atraksiyon sectik, rivercruise yaptik, 1 saat suren turistik nehir gezintisi, kanallar boyunca giderek amsterdam'in sokaklarindan geciyor, ve cevra hakkinda bilgi aliyorsun cesitli dillerde bant kaydi var, fakat biz dinleyemedik.. nedenini anlatacagim. tekin'in benimle ingilizce konustugundan bahsetmis miydim? ingilizcemi gelistirmem icin, cunku tekin'den baska burada konusacak kimsem yok, bahsetmistim galiba hatirlamiyorum neyse, tekne 50-60 kisilkti sanirim ve benzerleri icinde en pahalisiydi, hemen karsisindaki 7 euroydu mesela ama bizimki 11 euroydu. ama biz dedigim gibi holland pass'la binmistik C kuponumuzu harcayarak.. neyse cam kenarinda guzel bir masaya kurulmus aramizda ingilizce geveleyerek nehre bakiyorduk ki, yanimiza... baska hic bir tekne ya da bizim teknede hic bir sandalye kalmamis gibi iki turk geldi, oturdu ve can can can bagira bagira her sey hakkinda konusmaya basladilar. orada kimse turkce bilmiyor ya.. neyse tekin hemen onlara selam verdi, bankadaki kiz gibi davranmadik, gulumsedik, turk oldugumuzu belli ettik, ben sadece gulumsedim ama zavalli tekin yolculuk boyunca adamlarla sohbet etmek zorunda kaldi.. adamlar adanaliymis, birisi bir sure burada yasamiz, simdi de 6 ay burada 6 ay turkiye'deymis, yanindaki yegeniymis, turist olarak gelmis, onu gezdiriyormus, biz de turistiz dedi tekin, burada calistigini soylemedi, adam tekini isiyle, nerden geldigiyle, istanbuldaki hava durumuyla ilgili sorguya cekti, nerede kaliyorsunuz, ne kadar kalacaksiniz dedi, sonra biraz kendi hayat hikayesini anlatti, biraz yegeniyle karsilikli dedikodu yaptilar cevredekiler hakkinda, surasi soyledir, burasi boyledir diye bilgisini satti tekine.. bu arada tur bitti, ben gerci adama sirtimi donup butun dikatimi gordugum guzelliklere vermeye calistim ama adamin bogurtulu sesinden ingilizce kelimeleri secipte ne hakkinda bilgi verildigini anlayamadim. bir kez daha binmek farz oldu artik o tekneye, napalim belki sana kismet, seninle bineriz.
turdan sonra arjantin lokantasinda yemek yedik, amsterdam'a her inisimizde bir arjantin lokantasina gidiyoruz, gercekten pahalilar, cokertecekler bizi 30-40 euro arasi hesap oduyoruz.. (burada oncelikle kiralar pahali, ikinci olarak restoranlar) bir suru arjantinli mi yasiyordur nedir anlamadim, adim basi arjantin lokantasi var ve cilgin, manyak et yapiyorlar, dun mesela t-bone steak yedik yarim kiloydu bir porsiyonu, sanirim icine uyusturucu filan koyuyorlar asla doymuyorsun, yedikten sonra bir tane daha yemek istiyorsun..
sonra diger kuponlarimizi harcayalim mi, nereye harcayalim, oraya gidelim, sunu yapalim derken hic bir sey yapamayarak yine sadece sokaklarda surtup vitrinlere baktik, giderek amsterdam'la olan bagim gucleniyor.. hava biraz serinceydi ogleden sonra,, yine cok guzel bir cafe bulup birseyler ictik, dondurmacidan dondurma aldik ve evimize donup internette kiralik ev arastirdik amsterdam'da..
amsterdam'da istedigimiz fiyata kiralik ev bulmak mumkun olmayacak sanirim, cunku dedigim gibi gercekten cok pahali, ustelik tekin'in ayirdigi butce de 1200 euro, az sayilmaz ama duzgun bir ev yok iste.. cunku burada yasayan cok sayida yabanci var ve adeta karaborsa olusmus ev piyasasinda.. ozellikle bu bolgede anladigim kadariyla..

daha fazla yazamayacagim gercekten popom uyustu, zaten haftasonunun da sonuna geldim..
opucuk, sevgi, gulucuk...